|
|
 |

İNSAN VE KABE
Bir süre önce bir yerde okumuştum.Dünyanın merkezinin Kabe olduğunu yazıyordu.Dinimizce kutsal olan bu mekana yüzyıllar boyunca yıkmak için defalarca girişimlerde bulunulmuş,girişimlerde bulunan bütün halklar helak olmuş.Allah'ın bizzat koruma altına aldığı vurgulanıyordu bu kutsal mekanı.
Bununla birlikte,kalbin de insan vücudunun merkezi olduğuna değinilmiş,özellikle günümüzde pek önemsenmeyen insan kalbini kırmanın,kıranın ne gibi bir sonuçla karşılaşacağını anlatmaya çalışıyordu.Dünyanın merkezi Kabe'yi yıkmaya çalışanlar helak oluyor,vücudun merkezi olan kalbi yıkana birşey olmayacak!...Mümkün mü?Sonuçta o kalbin sahibi de Allah!...
İnsan,Allah tarafından yaratılmış en değerli varlık.Bilim adamları,insan vücudunun her geçen gün ayrı bir sırrını ortaya çıkarmakta.Bu çıkarımların sonunun geleceğine ben pek ihtimal veremiyorum.Bir bakıyorsunuz,çok büyük bir buluştan bahsediyor bilimadamları,vücudun şu noktasını çözdük diyorlar çarşaf çarşaf bildirilerle,aradan bir süre geçiyor,aslında bulunan o şeyin ufak bir ayrıntı olduğu,aslında olayın çok daha detaylı olduğu yazılıyor. Sonu gelmez bence...
Bu vesile ile diyorum ki,gelin birbirimizi kırmayalım.Saygı-sevgi çerçevesinde yaşayalım.Dünya büyük,ömür kısa.Dünyada hepimize yetecek kadar yer var.Karnımız da elbet doyar.Bakın çevrenize,daha dün denilecek zaman diliminde,oturup sohbet ettiğimiz,birlikte çay yudumladığımız,gülüp-eğlendiğimiz birkısım insanlar yok şimdi.Neredeler?Elbet onları da kırmıştık,onlar da kırmıştı birilerini.Ne oldu şimdi?Getirin zamanı geri de düzeltin kıranları,kırılanları.Olmuyor,mümkün değil.Allah taksiratlarını affetsin.Ben,kendi namıma,yaşamış ve yaşamakta olan,haklarımın geçtiği herkese,istisnasız haklarımı helal ediyorum ve onlardan da Allah Rızası için helallik diliyorum...
Bu arada konu ile ilgili aklıma gelen iki güzel hikayeyi de,olayı daha iyi anlatabilme açısından paylaşmak istiyorum;
KUYRUK ACISI...
Hikaye bu ya,bir yılanla ermiş bir zat arkadaş oluyorlar.Zaman zaman bir araya gelip bir kuyunun başında sohbet ediyorlar.Dostlukları muhteşem.Yılan,hergün bizim ermiş zata kuyudan bir altın çıkarıp veriyor.Birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunup geçinip gidiyorlar.
Gel zaman git zaman,bizim ermiş evleniyor,bir oğlu oluyor.Tabi kimsenin kuyu ve yılandan haberi yok.Bizim ahbap çavuşların dostluğu ve günlük sohbetleri devam ediyor.Bir gün ermiş zat hastalanıyor.Birkaç gün buluşmaya gidemiyor.Bakıyor ki bir süre daha gidemeyecek,oğlunu çağırıyor ve olayı anlatıyor.Kuyuyu,yılanı tarif ediyor,yılanın ona hergün bir altın vereceğini söylüyor.
Babasından gerekli bilgileri alan çocuk yola koyuluyor,şeytan bu ya,yolda çocuğun aklına giriyor.Çocuk kendi kendine diyor ki:"Bu yılan her gün babama kuyudan bir altın veriyorsa,demek ki kuyu ağzına kadar altın dolu.Ben neden bir altın alayım ki?Öldürürüm yılanı,altının hepsini alırım."
Bu düşüncelerle kuyunun başına gelen çocuk,yılanı görünce eline büyükce bir taş alıyor ve yılana doğru fırlatıyor.Yılan sıçrıyor,taş yılanın kuyruğuna geliyor ve kuyruğunu koparıyor.Yılan,can havliyle çocuğu ısırıyor ve çocuk orada ölüyor.
Ailesi çocuğu buluyor,cenazesini kaldırıyorlar.Herşey normal.Fakat,bizim ermiş zat olayın farkında.İyileşip yatağından kalktığında,kalkıp kuyunun başına,eski dostunun yanına gidiyor.Yılan çıkıp yuvasından geliyor.Ermiş zat yılana diyor ki:"Eski dostum,bizim çocuk bir densizlik yapmış,ben olayın farkındayım ve gerçekleri biliyorum.Senin herhangi bir suçun yok bunda.Biz yine dostluğumuza ve sohbetlerimize devam edelim."Yılanın verdiği cevap manidar:"Dostum,sende bu evlat acısı,bende de bu kuyruk acısı varken biz seninle eskisi gibi dost olamayız".
ÇİVİ
Aile bir çiftlik evinde yaşamaktadır.Tek oğulları vardır ve bu çocuk,tek olmanın verdiği şımarıklıkla çevresini sürekli rahatsız etmektedir.Baba,güngörmüş,çevresi tarafından saygı gören bir insandır.Oğluna zaman zaman,yaşı ile orantılı telkinlerde bulunmakta,elinden geldiğince birşeyler öğretmeye çalışmaktadır.Çocuğun,çevresindeki insanlara rahatsızlığı ve onların kalbini kırması artınca oğlunu bir kenara çekmiş ve ona:"Oğlum,seninle bir imtihan yapacağız.Eğer bu imtihanı başarıyla geçersen seni ödüllendireceğim" demiş.
Çocuk,sabırsızlıkla imtihanı sormuş.Baba da,çocuğun bir kutu çivi alıp,evin bahçesini çevreleyen çitlerin her bir kazığına hergün bir çivi çakması gerektiğini,bu vesile ile çocuğun sabrını ölçeceğini söylemiş.Çocuk denileni yapmış,bir kutu çiviyi,hergün bir adet çakmak kaydıyla 60 gün boyunca çakmış ve çiviler bitince büyük bir gururla babasına gelerek,kendisine verilen görevi yerine getirdiğini söylemiş.Baba çitleri kontrol ettikten sonra,sınavın henüz bitmediğini,çakılan çivilerin aynı şekilde hergün birer birer sökülüp yerine kutuya konulması gerektiğini söylemiş.
Çocuk,bu sefer oflaya puflaya,ama,ayrı bir azim ve kararlılıkla denileni yapmış ve 60 gün sonra bütün çivileri söküp,kutusuna konulmuş vaziyette babasına getirmiş.
Baba demiş ki:"Oğlum,sabrı öğrendin.Aferin sana.O da büyük bir iş.Ancak,şunu bilmeni isterim ki,çivi çakıp da söktüğün herbir kazık,bir insanı ve onun kalbini temsil ediyor.Çivi çakarak kırmış olduğun kalbi,o çivileri sökerek tamir ettin.Ama şu an,ne kazıklar eski kazık ne de çiviler eski çivi.Bu kazıklar üzerindeki çivi izlerini,ne yaparsan yap eski haline getiremezsin.O izler sürekli orada kalacaktır,her ne kadar çivileri söksen de!...O yüzden insanların kalbini olabildiğince kırmamaya bak.Ola ki kırarsan da bir an önce tamir et."
SAYGILARIMLA!... UFUK KORKMAZ
|
|
 |
|
|
|
|